Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Seher  TAHSİN
Köşe Yazarı
Seher TAHSİN
 

Günlük Hayatımızda Şamanizm İzleri

Çocukluğumda bizim evde bazı aşılmaz kurallar vardı. Ailemin bana öğrettiği kurallardan belirli ölçüsü olan reçeteyi, sorgulamadan ve kuşku duymadan uyguladım. Ne de olsa bu konularda yetkinliğim yoktu. Büyüklerimizin yönlendirmeleri ve ikazları bizim iyiliğimiz için düşüncesi ile harfi harfine uyguladığım. Bu kuralları, eğitim aldığım okulda din kurallarının içinde bulamadığımı ve ailemin bana öğrettiği kuralların başka olduğunu fark ettim. Oysa ben bütün kuralların yapılmasında veya yapılmamasında din kurallarının bölümü olduğunu sanırdım. Dinin ayrı kuralları bana öğretilen kurallar ayrı idi. Din kuralları ve kültür kuralları harmanlanarak çıkan ve iç içe geçmiş kurallar olduğunu zamanla anladım. Meğer ailem bana kültürleme ile mirasını aktarmış. Peki, hâlâ devam ediyor musunuz derseniz? Elbette devam ediyorum.  Akşamları tırnak kesmiyorum sakız çiğnemiyor ve ıslık çalmıyorum. Perşembe akşamlarına cuma gecesi deyip ölmüşlerimize dua ediyorum. Kapı eşiğine oturmuyorum. Büyüklerim yemeğe başlamadan yemeğe başlamıyor su içerken önce yanımdakilerine nezaketen su içer misiniz? Diye soruyorum. Ben de çocuklarıma kültürel kimliklerinin oluşması için, birçoğunu kasıtlı bazen de fark etmeden mirasımı aktarıyorum. İnancımla ters düşmediği sürece kültürümü aktarmayı seviyorum. Böyle oluşum değişime karşı direnç gösterdiğimi, benliğimi kaybetmediğimi, köklerime bağlı kaldığımı hissettiriyor. Bu demek değildir ki geçmişe takılı kalmak aslında geçmişten güç almaktır. Bugünü inşa edeceksem gücüm olmalı yarına da inşa ettirecek yeni nesillere güçlü malzemeyi aktarmalıyım. Gelenekçi yaşamı tercih edenler yenilikçiliği kabul görmüyor algısını bir kenara bırakalım. Nitekim Japonya, Çin, Güney Kore gibi birçok ülkenin hem kültürel miraslarını koruyarak hem de teknolojik ilerlemede öncü olarak dünya çapında öne çıkmaktadır. Kültür, ilerleyişe engel değil bilhassa ilham veren ileriyi görmemizi sağlayan aydınlatan yoldur. Yenilik yaşasın diye geleneğe sarılan atalarımızın eserlerini günümüzde de şahit olmaktayız. Tarihi mimarlarımızın yapmış olduğu eserlerinin dayanıklılığı, bilim insanlarımızın her alanda bize ışık tuttuğunu, sanat eserlerindeki derin duygularını hissettiren geleneğe bağlı kalarak nesillere aktarabilmiş olmalarıdır. Geleneğe bağlı kalan her güzel yeni değişime karşı değildir. Tabii her değişimi kabul etmekte doğru değildir. Günümüzde rastladığımız “hav havlayarak“  şarkı sözlerini, reyting almak için müstehcen şarkı sözleriyle ahlaksızlığını ortaya koyan kendini sanatçı sanan Turabi Çamkıran’ın rezil değişimleri kabul etmek gelenekten beklenemez. Geleneğin midesi çok kıymetlidir mikropları kabul edemez. İslam âlimlerinin bazıları İslam’da olmayan her kültür veya gelenek “batıl” olarak değerlendirilmiştir. Oysa Hz. Peygamberimizin Arap kültüründeki uygulamalarının bazılarını ibka (uyumlu) ettiğine bazılarının ise ıslah (düzeltilmesi) ettiğine ve bazılarının da ilga (çıkartılması) ettiği durumu bana yol gösterdi. İslam hukukunda "Eşyada asıl olan mübahlıktır" ilkesi gereğince hakkında yasaklayıcı bir nas bulunmayan her şey helaldir. Bu bağlamda inancıma aykırı değilse ve hukuk kurallarına ters düşmediği sürece kültürümü aktarmayı seviyor ve vaz geçmemeyi düşünenlerdenim. Birçoğumuz bilerek ya da bilmeden Şamanlık Kültüründen bizlere miras kalmış olan bazı Türk Adetlerinin ve geleneklerin devam ettiğini yaygın olarak görebilmekteyiz. Tahtaya Vurmak: Şamanizm’de ağaçlar kutsal kabul edilir ve kötü enerjileri uzaklaştırdığına inanılırdı. Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Günümüzde de nazardan veya kötü enerjiden korunmak için tahtaya vurma âdeti devam etmektedir. Bebeğin göbek bağının gömülmesi:  Şamanizm’de Doğa inanışlarındandır. Göbek bağının gömülmesi bebeğinin doğayla ve toprakla bağlantısını sembolize eder. Bebeğin geleceği ve kaderiyle ilişkilidir. Göbek bağının nasıl gömüldüğü bebeğin ileride nasıl bir insan olacağını, bebeğin mesleği, bebeğin sağlığını belirleyeceğine inanılır. Makas, bıçak gibi aletleri elden ele verirken tükürmek: Kötü enerjileri çekebileceği veya taşıyabileceği düşünülmesi üzere tükürmek veya elden vermeyip bir yere bırakmak Şamanizm kaynaklı bir davranış olduğu bilinmektedir. Su Dökerek Uğurlama: Gidenin arkasından Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. Yolcunun gidişinin kolay, dönüşünün hızlı olması dileğiyle yapılır. Aynı zamanda su, yolcunun bereketle gitmesi bereketle dönmesi anlamına gelir. Modern yaşamda sembolleşmiş olsa da yaşlı kesim hala önem vermektedir. Ölünün ardından belirli aralıklarla toplanmak: Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7. ve 40. yıl dönümü gibi belirli günde tekrarlamak gibi eylemler de Şaman kültüründen kalmadır. Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40’ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm’de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tuttuğu bilinmektedir. Nazar boncuğu ve muska: Şamanizm’de kötü ruhlar ve nazara karşı korunmaya karşı önem taşır. Günümüzde de bazı insanların bakışları rahatsızlık verdiğine inanılarak benzeri koruyucu nesneler yaygın olarak görülmektedir. Ölen kişinin arkasından yemek vermek: Şamanizm kaynaklı bir davranış olarak bilinen ve ölülerin arkasından yemek pişirmek veya helva dökmek yuğ törenlerinden kalma bir gelenektir. Ölen kişinin ruhu öteki hayata daha güvenli ulaşması için düzenlenirdi. Günümüzde bazı bölgelerde taziyeye gelenler getiriyor yemeği bazı bölgelerde ise cenaze evi tarafından veriliyor. Ama en doğrusu olanı taziyeye gelenlerin getirmesi gerekir. Cenaze sahibi acısına mı yansın yoksa taziyeye gelenlere ne yemek hazırlayım kaygısına mı düşsün. Tabi birde ölenin arkasına yemek bile vermediler dedikodusunun önüne geçme derdini mi düşünsün. Su içerken kafanın elle desteklenmesi: Bu da bir Şaman geleneği. Su içerken insanın aklı başından kaçabilir diye kafa elle tutularak kişinin kendini güvende hissetmesini sağladığı inanılır. Ölünün evden çıkartılması, mezarlığa götürülmesi: Tabutu taşıyanlar tarafından ölünün yaşadığı mahallenin sokaklarında gezdirilirmiş. Ölü bir o sokağa, bir bu sokağa sokulur, hatta başka mahallelerin sokaklarından da geçirilir, bir dolambaç yolu izlenerek ölünün kafasını karıştırması sağlanırmış. Yaşadığı evi, sokağı, unutsun ve huzurla öbür âleme göçebilsin diye düşünüldüğü bilinmektedir. Yeni doğum yapmış kadın ve Albastı, alkarısı, albıs: Albastı, alkarısı, albıs ve hal karısı adlarıyla bilinen kötü ruhtan korunmak için, yeni doğum yapmış kadının başına kırmızı kurdele takmak, kırk gün geceleri ışıkları açık bırakmak, yastığının altına kurt derisi, bıçak vs. koymak, odada soğan sarımsak bulundurmak gibi gelenekler uygulanırdı. Kurşun dökme âdeti: Kurşun dökme âdeti de Şamanizm’den gelen korunma ve arınma inançlarıyla ilişkilidir. Şamanizm’de buna “kut dökme” denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu “talih, saadet unsurunu” geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir. Kurşun dökme nazar değmesi, hastalık, kötü rüyalar dan uzaklaşmak için yapılır. Kurşunun eritilip suya dökülmesi sırasında oluşan şekiller kötü enerjilerinin uzaklaştığını gösterir. Eski kültürel geleneklerin terk edilmediğini görebilmekteyiz. İster kabul edin ister etmeyin biz baya baya şamanmışız. Sevgiyle kalın…
Ekleme Tarihi: 26 Şubat 2025 - Çarşamba
Seher  TAHSİN

Günlük Hayatımızda Şamanizm İzleri

Çocukluğumda bizim evde bazı aşılmaz kurallar vardı. Ailemin bana öğrettiği kurallardan belirli ölçüsü olan reçeteyi, sorgulamadan ve kuşku duymadan uyguladım. Ne de olsa bu konularda yetkinliğim yoktu. Büyüklerimizin yönlendirmeleri ve ikazları bizim iyiliğimiz için düşüncesi ile harfi harfine uyguladığım. Bu kuralları, eğitim aldığım okulda din kurallarının içinde bulamadığımı ve ailemin bana öğrettiği kuralların başka olduğunu fark ettim. Oysa ben bütün kuralların yapılmasında veya yapılmamasında din kurallarının bölümü olduğunu sanırdım.

Dinin ayrı kuralları bana öğretilen kurallar ayrı idi. Din kuralları ve kültür kuralları harmanlanarak çıkan ve iç içe geçmiş kurallar olduğunu zamanla anladım. Meğer ailem bana kültürleme ile mirasını aktarmış.

Peki, hâlâ devam ediyor musunuz derseniz? Elbette devam ediyorum.  Akşamları tırnak kesmiyorum sakız çiğnemiyor ve ıslık çalmıyorum. Perşembe akşamlarına cuma gecesi deyip ölmüşlerimize dua ediyorum. Kapı eşiğine oturmuyorum. Büyüklerim yemeğe başlamadan yemeğe başlamıyor su içerken önce yanımdakilerine nezaketen su içer misiniz? Diye soruyorum.

Ben de çocuklarıma kültürel kimliklerinin oluşması için, birçoğunu kasıtlı bazen de fark etmeden mirasımı aktarıyorum. İnancımla ters düşmediği sürece kültürümü aktarmayı seviyorum. Böyle oluşum değişime karşı direnç gösterdiğimi, benliğimi kaybetmediğimi, köklerime bağlı kaldığımı hissettiriyor.

Bu demek değildir ki geçmişe takılı kalmak aslında geçmişten güç almaktır. Bugünü inşa edeceksem gücüm olmalı yarına da inşa ettirecek yeni nesillere güçlü malzemeyi aktarmalıyım. Gelenekçi yaşamı tercih edenler yenilikçiliği kabul görmüyor algısını bir kenara bırakalım.

Nitekim Japonya, Çin, Güney Kore gibi birçok ülkenin hem kültürel miraslarını koruyarak hem de teknolojik ilerlemede öncü olarak dünya çapında öne çıkmaktadır. Kültür, ilerleyişe engel değil bilhassa ilham veren ileriyi görmemizi sağlayan aydınlatan yoldur.

Yenilik yaşasın diye geleneğe sarılan atalarımızın eserlerini günümüzde de şahit olmaktayız.

Tarihi mimarlarımızın yapmış olduğu eserlerinin dayanıklılığı, bilim insanlarımızın her alanda bize ışık tuttuğunu, sanat eserlerindeki derin duygularını hissettiren geleneğe bağlı kalarak nesillere aktarabilmiş olmalarıdır.

Geleneğe bağlı kalan her güzel yeni değişime karşı değildir. Tabii her değişimi kabul etmekte doğru değildir. Günümüzde rastladığımız “hav havlayarak“  şarkı sözlerini, reyting almak için müstehcen şarkı sözleriyle ahlaksızlığını ortaya koyan kendini sanatçı sanan Turabi Çamkıran’ın rezil değişimleri kabul etmek gelenekten beklenemez. Geleneğin midesi çok kıymetlidir mikropları kabul edemez.

İslam âlimlerinin bazıları İslam’da olmayan her kültür veya gelenek “batıl” olarak değerlendirilmiştir. Oysa Hz. Peygamberimizin Arap kültüründeki uygulamalarının bazılarını ibka (uyumlu) ettiğine bazılarının ise ıslah (düzeltilmesi) ettiğine ve bazılarının da ilga (çıkartılması) ettiği durumu bana yol gösterdi.

İslam hukukunda "Eşyada asıl olan mübahlıktır" ilkesi gereğince hakkında yasaklayıcı bir nas bulunmayan her şey helaldir. Bu bağlamda inancıma aykırı değilse ve hukuk kurallarına ters düşmediği sürece kültürümü aktarmayı seviyor ve vaz geçmemeyi düşünenlerdenim.

Birçoğumuz bilerek ya da bilmeden Şamanlık Kültüründen bizlere miras kalmış olan bazı Türk Adetlerinin ve geleneklerin devam ettiğini yaygın olarak görebilmekteyiz.

Tahtaya Vurmak: Şamanizm’de ağaçlar kutsal kabul edilir ve kötü enerjileri uzaklaştırdığına inanılırdı. Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Günümüzde de nazardan veya kötü enerjiden korunmak için tahtaya vurma âdeti devam etmektedir.

Bebeğin göbek bağının gömülmesi:  Şamanizm’de Doğa inanışlarındandır. Göbek bağının gömülmesi bebeğinin doğayla ve toprakla bağlantısını sembolize eder. Bebeğin geleceği ve kaderiyle ilişkilidir. Göbek bağının nasıl gömüldüğü bebeğin ileride nasıl bir insan olacağını, bebeğin mesleği, bebeğin sağlığını belirleyeceğine inanılır.

Makas, bıçak gibi aletleri elden ele verirken tükürmek: Kötü enerjileri çekebileceği veya taşıyabileceği düşünülmesi üzere tükürmek veya elden vermeyip bir yere bırakmak Şamanizm kaynaklı bir davranış olduğu bilinmektedir.

Su Dökerek Uğurlama: Gidenin arkasından Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. Yolcunun gidişinin kolay, dönüşünün hızlı olması dileğiyle yapılır. Aynı zamanda su, yolcunun bereketle gitmesi bereketle dönmesi anlamına gelir. Modern yaşamda sembolleşmiş olsa da yaşlı kesim hala önem vermektedir.

Ölünün ardından belirli aralıklarla toplanmak: Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7. ve 40. yıl dönümü gibi belirli günde tekrarlamak gibi eylemler de Şaman kültüründen kalmadır. Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40’ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm’de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tuttuğu bilinmektedir.

Nazar boncuğu ve muska: Şamanizm’de kötü ruhlar ve nazara karşı korunmaya karşı önem taşır. Günümüzde de bazı insanların bakışları rahatsızlık verdiğine inanılarak benzeri koruyucu nesneler yaygın olarak görülmektedir.

Ölen kişinin arkasından yemek vermek: Şamanizm kaynaklı bir davranış olarak bilinen ve ölülerin arkasından yemek pişirmek veya helva dökmek yuğ törenlerinden kalma bir gelenektir. Ölen kişinin ruhu öteki hayata daha güvenli ulaşması için düzenlenirdi.

Günümüzde bazı bölgelerde taziyeye gelenler getiriyor yemeği bazı bölgelerde ise cenaze evi tarafından veriliyor. Ama en doğrusu olanı taziyeye gelenlerin getirmesi gerekir. Cenaze sahibi acısına mı yansın yoksa taziyeye gelenlere ne yemek hazırlayım kaygısına mı düşsün. Tabi birde ölenin arkasına yemek bile vermediler dedikodusunun önüne geçme derdini mi düşünsün.

Su içerken kafanın elle desteklenmesi: Bu da bir Şaman geleneği. Su içerken insanın aklı başından kaçabilir diye kafa elle tutularak kişinin kendini güvende hissetmesini sağladığı inanılır.

Ölünün evden çıkartılması, mezarlığa götürülmesi: Tabutu taşıyanlar tarafından ölünün yaşadığı mahallenin sokaklarında gezdirilirmiş. Ölü bir o sokağa, bir bu sokağa sokulur, hatta başka mahallelerin sokaklarından da geçirilir, bir dolambaç yolu izlenerek ölünün kafasını karıştırması sağlanırmış. Yaşadığı evi, sokağı, unutsun ve huzurla öbür âleme göçebilsin diye düşünüldüğü bilinmektedir.

Yeni doğum yapmış kadın ve Albastı, alkarısı, albıs: Albastı, alkarısı, albıs ve hal karısı adlarıyla bilinen kötü ruhtan korunmak için, yeni doğum yapmış kadının başına kırmızı kurdele takmak, kırk gün geceleri ışıkları açık bırakmak, yastığının altına kurt derisi, bıçak vs. koymak, odada soğan sarımsak bulundurmak gibi gelenekler uygulanırdı.

Kurşun dökme âdeti: Kurşun dökme âdeti de Şamanizm’den gelen korunma ve arınma inançlarıyla ilişkilidir. Şamanizm’de buna “kut dökme” denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu “talih, saadet unsurunu” geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir. Kurşun dökme nazar değmesi, hastalık, kötü rüyalar dan uzaklaşmak için yapılır. Kurşunun eritilip suya dökülmesi sırasında oluşan şekiller kötü enerjilerinin uzaklaştığını gösterir.

Eski kültürel geleneklerin terk edilmediğini görebilmekteyiz. İster kabul edin ister etmeyin biz baya baya şamanmışız.

Sevgiyle kalın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ganimet Ünüvar
(26.02.2025 22:01 - #177)
Her zaman ki gibi yazı dizinine güzel bir yorum daha eklemişsin. Kalemine yüreğine sağlık canım arkadaşım
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Şule kürtül
(27.02.2025 15:32 - #179)
Emeğinize sağlık hocam güzel bir farkındalık sağlandı.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.