Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Seher  TAHSİN
Köşe Yazarı
Seher TAHSİN
 

DUS: Genç Beyinlerimizi Küstürmeyelim

Genç hekimlerimiz, Diş Hekimliği Fakültelerine girmek için yüksek başarı göstererek Türkiye'nin en seçkin dilimine girmeyi başarmışlardır. Üniversite eğitimlerini ise 5 yıl boyunca sürdürürken, sınav ve yoğun hazırlık süreçleriyle yıllarını harcayan hekimlerimiz, kariyerlerinin en kritik dönemeçlerinden geçmektedir. ÖSYM’nin 13 Kasım’da 2026 sınav tarihlerini duyurulmasıyla gündeme gelen 2026 yılından itibaren uygulanması planlanan DUS takvimindeki sınav sayısının teke indirilmesi kararı, bu nitelikli genç profesyoneller arasında ciddi bir endişe kaynağı oldu. 2026 yılı DUS tarihleri, Nisan’dan Kasım’a ertelenmesiyle küçük görünen bu değişiklik, onlar için büyük bir sarsıntı yaşattı. Üstelik sınava 5 ay kala ertelenmesi düzenini bu sınava göre hazırlamış adayların bir anda bütün plan programını altüst etti Aslında bir takvim değişikliği, sadece bir tarih kayması değil; bazı gençlerin hayallerinde, kariyerlerinde ve ülkeye bağlılıklarında derin izler bırakabilir endişe içerisindeyiz. Tabi ki amacımız yıkıcı eleştiri yapmak değil; eğitim sistemimizin sürdürülebilirliği ve milli değerlerimiz adına yapıcı bir bakış açısıyla yeniden kararın değerlendirilmesidir. Peki, bu kararın gençlerin bir yıllık emeği ve kariyer planlarını riske atan akademik, ekonomik ve etik sonuçları sizce neler olabilir? KONTENJAN DÜŞÜKLÜĞÜ VE MECBURİ ÇIKIŞ YOLU Diş Hekimliğinde uzmanlaşma, zaten sınırlı ve düşük kontenjanlar nedeniyle oldukça çetin bir süreç içerisine girmek demektir. Dahası, bu bağlamda kamuda ve özel sektörde iş bulamayan genç hekimler çareyi diş hekimliği uzmanlık sınavına girmekle bulmuştu. Kontenjanlar düşük tutulsa bile, DUS sınavının yılda iki kez yapılması, anlık bir talihsizlik veya stres kaynaklı performans düşüklüğü nedeniyle başarısız olan adayların bir yıl beklemek yerine altı ay sonra tekrar deneme fırsatı bulmasını sağlayarak, o sağlıksız yığılmanın ve psikolojik baskının önüne geçilmesinin en pratik yoluydu. Sınavın bir kereye indirilmesi, var olan bu yoğun rekabeti ve bekleme süresini genç hekimlerin emeğine karşı bir vefasızlık olarak algılanmaktadır. Mezun hekimlerimizin bir yıllık bekleme süresi, maddi bağımsızlıklarını geciktirmekte ve büyük bir ekonomik baskı yaratmaktadır. Bu değişiklik, sadece akademik değil, ekonomik ve kariyer planlarını da zora sokuyor. Mezuniyet sonrası özel sektörde çalışan genç hekimler çoğunlukla asgari ücretle, yoğun koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyor. Eğer sınavın yılda iki kez yapılması talebi karşılanamıyorsa, bu ekonomik yükü azaltmak adına, sınav tarihinin haziran gibi çok daha erken bir tarihe çekilmesi elzemdir. Bu sayede, genç hekimlerimizin bekleme süresi makul bir seviyeye indirilebilir. ETİK ŞEFFAFLIK VE KURUMSAL GÜVEN Sisteme güvenin korunması zaman zaman gündeme gelen "parayla DOKTORA satışı" iddiaları gibi etik kaygılar, genç hekimlerin sisteme olan güvenini zedelemektedir. DUS'un yılda iki kez yapılması, fırsat eşitliğini ve sistemin şeffaflığını güvence altına almanın da bir yoludur. Ayrıca takvimde aranan güven sağlanmalıdır. Adayların sağlıklı plan yapabilmesi için DUS'un yapılacağı tarihin mümkünse bir yıl önceden, kesin bir şekilde ilan edilmesi gerekmektedir. SONUÇ: KÜSKÜNLÜĞÜ ÖNLEME Yukarıda dile getirdiğimiz tüm gerekçelerin ötesinde, bu meselenin bir de milli ve insani bir boyutu bulunmaktadır. Yetkili kurumların bu süreçte alacağı kararlar, nitelikli genç beyinlerin mesleklerine ve ülkelerine karşı olan aidiyet duygusunu doğrudan etkileyecektir. Bu denli kritik bir sınav sürecinde yaşanan belirsizlikler, genç hekimlerimizin kırgınlık ve küskünlük yaşamasına neden olabilir. Unutmamalıyız ki, gençlerimizin potansiyelini kaybetmek, onların enerjisini yurt dışı arayışlarında kullanmasını izlemek, ülkemizin geleceği adına büyük bir kayıptır. Talebimiz açıktır. DUS sınavının tekrar yılda iki kez yapılması ya da tek sınavda dahi olsa tarihin erkene çekilmesi ve takvimin şeffaflıkla duyurulması gerekmektedir. Bu, sadece bir sınav düzenlemesi değil, ülkemizin en değerli bilim insanlarına verilen değerin somut göstergesidir. Sevgiyle Kalın...
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2025 -Perşembe
Seher  TAHSİN

DUS: Genç Beyinlerimizi Küstürmeyelim

Genç hekimlerimiz, Diş Hekimliği Fakültelerine girmek için yüksek başarı göstererek Türkiye'nin en seçkin dilimine girmeyi başarmışlardır. Üniversite eğitimlerini ise 5 yıl boyunca sürdürürken, sınav ve yoğun hazırlık süreçleriyle yıllarını harcayan hekimlerimiz, kariyerlerinin en kritik dönemeçlerinden geçmektedir.

ÖSYM’nin 13 Kasım’da 2026 sınav tarihlerini duyurulmasıyla gündeme gelen 2026 yılından itibaren uygulanması planlanan DUS takvimindeki sınav sayısının teke indirilmesi kararı, bu nitelikli genç profesyoneller arasında ciddi bir endişe kaynağı oldu. 2026 yılı DUS tarihleri, Nisan’dan Kasım’a ertelenmesiyle küçük görünen bu değişiklik, onlar için büyük bir sarsıntı yaşattı. Üstelik sınava 5 ay kala ertelenmesi düzenini bu sınava göre hazırlamış adayların bir anda bütün plan programını altüst etti Aslında bir takvim değişikliği, sadece bir tarih kayması değil; bazı gençlerin hayallerinde, kariyerlerinde ve ülkeye bağlılıklarında derin izler bırakabilir endişe içerisindeyiz.

Tabi ki amacımız yıkıcı eleştiri yapmak değil; eğitim sistemimizin sürdürülebilirliği ve milli değerlerimiz adına yapıcı bir bakış açısıyla yeniden kararın değerlendirilmesidir.

Peki, bu kararın gençlerin bir yıllık emeği ve kariyer planlarını riske atan akademik, ekonomik ve etik sonuçları sizce neler olabilir?

KONTENJAN DÜŞÜKLÜĞÜ VE MECBURİ ÇIKIŞ YOLU

Diş Hekimliğinde uzmanlaşma, zaten sınırlı ve düşük kontenjanlar nedeniyle oldukça çetin bir süreç içerisine girmek demektir. Dahası, bu bağlamda kamuda ve özel sektörde iş bulamayan genç hekimler çareyi diş hekimliği uzmanlık sınavına girmekle bulmuştu. Kontenjanlar düşük tutulsa bile, DUS sınavının yılda iki kez yapılması, anlık bir talihsizlik veya stres kaynaklı performans düşüklüğü nedeniyle başarısız olan adayların bir yıl beklemek yerine altı ay sonra tekrar deneme fırsatı bulmasını sağlayarak, o sağlıksız yığılmanın ve psikolojik baskının önüne geçilmesinin en pratik yoluydu. Sınavın bir kereye indirilmesi, var olan bu yoğun rekabeti ve bekleme süresini genç hekimlerin emeğine karşı bir vefasızlık olarak algılanmaktadır.

Mezun hekimlerimizin bir yıllık bekleme süresi, maddi bağımsızlıklarını geciktirmekte ve büyük bir ekonomik baskı yaratmaktadır. Bu değişiklik, sadece akademik değil, ekonomik ve kariyer planlarını da zora sokuyor. Mezuniyet sonrası özel sektörde çalışan genç hekimler çoğunlukla asgari ücretle, yoğun koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyor. Eğer sınavın yılda iki kez yapılması talebi karşılanamıyorsa, bu ekonomik yükü azaltmak adına, sınav tarihinin haziran gibi çok daha erken bir tarihe çekilmesi elzemdir. Bu sayede, genç hekimlerimizin bekleme süresi makul bir seviyeye indirilebilir.

ETİK ŞEFFAFLIK VE KURUMSAL GÜVEN

Sisteme güvenin korunması zaman zaman gündeme gelen "parayla DOKTORA satışı" iddiaları gibi etik kaygılar, genç hekimlerin sisteme olan güvenini zedelemektedir.

DUS'un yılda iki kez yapılması, fırsat eşitliğini ve sistemin şeffaflığını güvence altına almanın da bir yoludur. Ayrıca takvimde aranan güven sağlanmalıdır. Adayların sağlıklı plan yapabilmesi için DUS'un yapılacağı tarihin mümkünse bir yıl önceden, kesin bir şekilde ilan edilmesi gerekmektedir.

SONUÇ: KÜSKÜNLÜĞÜ ÖNLEME

Yukarıda dile getirdiğimiz tüm gerekçelerin ötesinde, bu meselenin bir de milli ve insani bir boyutu bulunmaktadır. Yetkili kurumların bu süreçte alacağı kararlar, nitelikli genç beyinlerin mesleklerine ve ülkelerine karşı olan aidiyet duygusunu doğrudan etkileyecektir. Bu denli kritik bir sınav sürecinde yaşanan belirsizlikler, genç hekimlerimizin kırgınlık ve küskünlük yaşamasına neden olabilir.

Unutmamalıyız ki, gençlerimizin potansiyelini kaybetmek, onların enerjisini yurt dışı arayışlarında kullanmasını izlemek, ülkemizin geleceği adına büyük bir kayıptır.

Talebimiz açıktır. DUS sınavının tekrar yılda iki kez yapılması ya da tek sınavda dahi olsa tarihin erkene çekilmesi ve takvimin şeffaflıkla duyurulması gerekmektedir. Bu, sadece bir sınav düzenlemesi değil, ülkemizin en değerli bilim insanlarına verilen değerin somut göstergesidir.

Sevgiyle Kalın...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.