Hislerimizin sadece ve sadece kendimize ait olmasının güzelliğini hiç düşündünüz mü? İçsel konuşmalarımızın sırrı, anlık duygularımız ve başkasının duymasını istemediğimiz düşünceler her ne kadar jest ve mimiklerimizle bazen duygularımızı az biraz ele verse de biz sesli veya sözlü dışarı aktarmazsak içimizde saklı kalıyor. Hissettiklerimize göre müzik alarmı çalmıyor kendinle aranda bir sır gibi kalıyor. Hangi cerrahi operasyon yapılırsa yapılsın; ister kalbini yarsın, ister beynini açsın, ister en iyi psikolog seninle defalarca seans gerçekleştirsin tüm bu çabalara rağmen içimizdeki sesimizi ne duyabilir ne de görebilirler. Sadece olasılıkla kalır. İçsel sesimiz, İnsan tasarımını var edenin insana sunulan özel bir tasarımdır. Bunun güzelliğini düşündükçe bile keyifli hissediyorum. Kendi içinde bir dünya kurup onun oyuncularını kendin seçiyor, senaryosunu da kendin yazıp siliyorsun. İçten içe özgürlüğün dibini yaşıyorsun kimse buna müdahale edemiyor. Nefret ettiğin kimselerle mecburi veya rastlantı karşılaştığında yüzüne” Senden nefret ediyorum.” diyemediğimiz zamanlarda iç sesimiz bunu rahatlıkla söyleyebiliyor. Öyle ki katlaya katlaya son ses bile haykırabiliyorsun bu ne rahatlık ama değil mi? koca bir rahatlama seansı gibi sevdiğini de sevmediğini de dış dünya duymadan içindeki sesle özgürce kendini yaşayabiliyorsun.
Hal böyleyken içimizdeki dünyayı kurarken mutlu olmayı da mutsuz olmayı da kendimiz çiziyoruz. Bu yüzden verilen içsel özgürlüğün sesini açamamanın beceriksizliğini ile sağa sola çatmak etrafımızdakileri suçlamak yersiz ve anlamsız gözüküyor. İçsel mutsuzluğumuzun failleri belli ise kimleri suçlayabiliriz? Kendimizi ayarlıyor, hangi frekansta durduğumuzu belirleyebiliyorsak niçin mutsuzluğu seçiyoruz? Yürünecek yolu güzelleştiren, yenilecek yemeği lezzetleştiren, içilecek kahveyi keyiflendiren zihnindeki oluşturduğun güzel şemalarınla beraber kısmadığın iç volinden gelenlerdir. İçine kur mutlu dünyayı, hiç kötülük olmasın; hep yaşat güzel hislerini, kötülük nedir bilmesin. Etrafındakiler yaşatmasa da kötülüklerin zirve yaptığı bu dünyada bırak mutluluk içimizde yaşasın. Gezegenimizde yaşayan insanların kötü seslerini kısmaya engel olamasak da içimizdeki güzel dünyanın sesini açmaya engel koyan kendimiz değil miyiz? O halde neden iç sesimize sınırlılık getirelim? İç sesler, insan için bir nimettir, sadece ses vermen yeter. İnancındaki iman kabulünün kalp tasdiki bile sana ait ve seninle beraber
Yaşattığımız aydınlık düşüncelerimizin senaryosunu yazarken kötülüğe yer vermeden oynayabiliriz. Unutma bu senaryonun oyuncusu da sensin oynatan da sen. Ağa da sen ol paşa da sen. Dokunabilen, müdahale edebilen yok daha ne olsun yaşat bütün iç sesinin güzelliklerini... Sevgiyle kalın.