Ahlak, iyiye ve doğruya yönelmiş eylemi talep eden kurallardır. Bazı davranışlara üstün değerler yüklenerek yapılması teşvik edilir. Ahlak kuralları bireylerin davranışlarını düzenlemeyi amaçlayan, bunu yaparken de iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış davranışın ne olduğu sorusuna cevaplar veren kuralların tümüdür.
“İlginç Zamanlarda Yaşayasın!”
Çin bedduası olarak bilinen bu deyişin bazı kaynaklar Çin atasözü olmadığını, İngiliz diplomatlarının bir yakıştırması olduğunu söylerler. Çin kültüründeki bu söyleyişe en yakın ifade ise “Kaos içinde bir insan olacağıma, barış içinde bir köpek olayım” olarak bilinir. Benim anlatmaya çalıştığım bu sözün kime ait olduğu değil, ilgimi çeken, içinde yaşadığımız çağı anlatan çarpıcı ve dikkat çekici bir yaklaşım. Artık kimlerin bedduasını aldıysak ilginç bir çağa tanık olmaktayız.
Günümüz dünyasında hızlı değişim süreci içerisinde yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler insan yaşamına çok önemli katkılar sağladığı gibi, bazı olumsuz gelişmeleri de beraberinde getirerek bireyin yaşamını etkilemiştir. Ahlaki değer problemi, günümüzde en önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Gerçi bu problemi sadece teknolojiye yüklenmemesi de gerekiyor.
İnsan, toplumsal bir varlıktır. Bireysel mutluluk için kendi çıkarları üzerine yaşaması uzun sürmez. Bu nedenle toplumsal yapıda ahlaki değer bozulumu bütün kesimi etkilemektedir. Öyle görünüyor ki ittifak olunan ahlak sisteminin yok sayılması, herkesin kendi sistemini geliştirmekle meşgul olması ve gün geçtikçe ahlak kavramının zayıflamasıyla beraber ahlaksız ahlak kavramı ortaya çıkmaktadır.
Bulunduğumuz çağda insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin giderek yok olması, toplumların sosyal yapılarını etkilemekte olan tehlike sinyallerini duyarak aleni bir şekilde bireyleri ve toplumu yıkıma sürüklemektedir. Yıkılan bu ahlaki değerlerimizin onarılmasını teşvik etmek yerine, nasıl daha fazla yıkım olacak diye bekler gibiyiz.
Gün geçtikçe boşanmaların, dağılan ailelerin, ilgisiz çocukların, maddi ve manevi bunalım yaşayanların, çıkmazlara giren gençlerin stres azaltmak için ya alkol ya uyuşturucu bataklığına sürüklendiğini görüyoruz. Hiçbir çözüm yolu bulamayanlar ise son çare olarak intiharı seçmektedir.
Yetişen neslin vurdumduymaz oluşu, kısa yoldan zahmetsizce çok para kazanma arzusu, emek verenlerin kazançlarından çalarak zengin olma alışkanlığı, özgürlük adı altında öğretmene, doktora hakaret edip kaba güç kullanarak kendini kahraman ilan etmeleri, eşcinselliğin, fuhşun, evlilik dışı cinselliğin, tecavüz vakalarının, cinsel yolla bulaşan hastalıkların artışı gün geçtikçe toplumu tehlikeye sürüklemektedir. Bu tehlikeler karşısında sosyal yapılardaki bozulmalar ile ahlaksız ahlak kavramı değişik şekillerde kendini göstermektedir.
Yakın zamanda tanık olduğumuz, akıllara durgunluk veren, vicdan yoksunu yeni doğan bebek çetesi, ahlaki değerlerden yoksun oldukları yetmezmiş gibi hukukî devletin işlem ve eylem hukukunu yok sayarak affedilmez bir suç işledi. Filistin savaşında düşmanlar tarafından öldürülen bebeklerin ölmesine tahammül edemezken maalesef bizim yaşadığımız coğrafyada düşmana gerek kalmadan, gözlerini para hırsı bürümüş, ahlakını küçültenler tarafından yeni doğan bebek çetesi, yeni doğan bebekleri katletti.
Çözüm mü?
Bir kere geldik bu dünyaya yarın ne olacak kaygısı taşımadan, gelecek nesillerimizin daha mutlu bir yaşam sürdürmesi ve sağlıklı ve huzurlu bir toplum için ahlak değerlerimize sahip çıkılmalı. Birey ve toplum olarak erozyona uğramış olan sosyal çürümeyle mücadele etmek hepimizin görevidir.
Toplumun da ihtiyaçları olduğunu unutmamak gerekir. Toplumun en çok neye ihtiyacı var? Eğitim programı hazırlarken ne dikkate alınması gerekir?
Sadece ferdin ihtiyaçlarını değil toplumun ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gereklidir. Çünkü kul hakkı yiyoruz ve ahlaki değerlere dikkat etmiyoruz, dürüst değiliz, güven de yok…
İyiye ve doğruya yöneliş eyleminin anlaşılarak uygulamaya geçmesi için ezber bilgiyle sınava tabi tutularak ideal bir toplum yetişmeyeceğini artık anlamamız gerekir.
Eğer toplumu tarım noktasında geliştireceksek tarımda, turizm noktasında geliştireceksek turizmde, ahlaki değerler noktasında geliştireceksek ahlaki değer noktasında geliştirmeliyiz. Bu nedenle, şimdilerde gerekli olan değer ve ahlakla ilgilenen Aksiyoloji felsefesine eğitimde yer verilmelidir.
Aile bağlarının da güçlendirilmesi gerekiyor. Aile bağlarının güçlendirilmesiyle sorunların daha kolay çözüleceğini belirten Prof. Dr. Tarhan’ göre “Çocuklara monolog gibi değil, diyalog gibi konuşabilen ailelerde bu sorun daha kolay çözülüyor.”
Başka bir ifade ile “Aile ortamında tatlı bir disiplin gerekiyor. Evin kurallı ortam olması gerekiyor. Mesela anne farklı, baba farklı söylüyor. Ortak dil kullanamıyorlar. Böyle durumlarda çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunu dengeleyemiyorlar.”
Sonuç olarak; yaşadığımız dünyada ahlaki davranışların, evrensel ahlakın sadece yazılı metinlerde, ders kitaplarında kaldığını, artık nasihat ve hikâyelere doyduğumuzu uygulamada ise her geçen gün ahlakın çürüdüğünü görmekteyiz. Toplumu etkileyen bu yaygın hastalık, gün geçtikçe nesillerimizi daha fazla zehirlemektedir. Ahlak çürümesi, ahlaki bozulmaya geçmeden panzehir verilmesi gerekir.
Vakit henüz geçmemiştir. Çürümenin çaresi bulunur fakat bozulmanın çaresi yoktur!
Sevgiyle Kalın...