Divan-ü Lügat-it-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Bayramı "eğlenme, gülme ve sevinme günü" olarak tespit etmiştir.
Bayramların milli kültür ile özümsenmesi asırlık bir tarihin ürünüdür. Bayram, birlik ve beraberliğin simgesidir.
Ülkemizde de kutlanan dini bayramlardan Ramazan Bayramı yaklaşmaktadır. Oruçların tutulmasıyla gösterilmiş olan sabrın, yapılmış olan ibadetleri başarmanın sevincidir bayram.
Ramazan Bayramı Hicri Takvime göre Şevval ayının birinci günü ile başlar. Hicri Takvimde dokuzuncu ay, Ramazan ayı olup İslam dinine inanan kişilerin beş temel şartından biri olan oruç ibadetini yerine getirdikleri aydır.
Peki, günümüzdeki bayramlar, çocukluğumuzdaki gibi midir?
Çocukluğumuzdaki bayram, dört gözle beklenirdi. İkram menüleri, kıyafet seçimleri için yapılan alışverişlerin yorgunluğu, ev temizliği, şehir dışında olan büyüklerimizin ziyareti için ayrılan bütçeyi, aile içinde toplu bayram yemekleri, günler öncesi yapılan planlar arasındaydı.
Çocukların bile arkadaşlar arasında yapılacak planları vardı. Kaç eve gidilip ne kadar şeker toplanacak? Kimin daha çok harçlığı olacak? Hayalini kurup hesabı yapılırdı.
Peki ya şimdi ne değişti?
Birçok şey değişti ya da değişmeyi bahane edildi. Değişenler arasında sıraladığımız çağımızın teknolojiye hayır diyememesi veya kontrol edememesi düşünebiliriz. Belki de elimizdeki telefonlarla kendimizi yalnızlığa sürüklemekteyiz. Çoğumuz da insanlardan darbelendikçe yalnızlığı, haklı olarak tercih edebilmekteyiz.
Günümüzde, özellikle de şehir hayatında bayram, tatil günlerine dönüşmekte olup planlar, evde geçirip dinlenmekte, kimileri eğlence için tatil yerlerini tercih etmekte. Artık normal günle bayram günü farkı ortadan kalktığını görmekteyiz.
Tabii teknoloji zamanımızı ayarlamak bizim elimizde olabilir. Elimizde olmayan durumlarda karşımıza çıkabilmektedir.
11 Mart 2020 tarihinde görülen Covid-19 vakasını yaşadığımız durum. İnsanlar arasında bulaşma riski taşımasıyla akıllı telefonlarla bayramlaşılması, ekonomik gelirler.
Belirli zaman aralıklarıyla yaşanan depremler. Şimdilerde ise en büyüğünü yaşadığımız kocaman bir yitik ve derin bir boşluk.
6 Şubat 2023'te dokuz saat arayla meydana gelen, merkez üsleri çevre bölgelerde de yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesiyle, bayram nasıl sevinçle kutlanabilir ki? Yüzler nasıl gülebilir ki?
Kahramanmaraş depreminin yaşanmasıyla, bayramla birlikte gelen neşenin, sevincin yerine acı, keder, buruk bir sessizlik beklenilmekte.
Bu durumun tarifini yapmak o kadar zor ki, ne kelime nede bir cümle… Sadece, sessiz bir tonla ‘sözün bittiği yer demekle yetiniyorsun.
Bu bayramın getirdiği hüznü ve burukluğu, yazıma kaleme aldığım Hüzünle Gelen Bayram şiirini ekleyerek sonlandırıyorum.
Bayramsa… Bayramımız mübarek olsun! Sevgiyle kalın.
HÜZÜNLE GELEN BAYRAM
Sevdiklerin varsa bayram, yoksa bayram bizden ne anlasın.
Evin varsa bayram,
Bir gün çadırda yalnız kalırsan anlarsın.
Asrın felaketi denilen yerde bayram,
Ağıtların sesini duyarsan anlarsın.
Kalmadı seni karşılayacak güler yüzüm,
Yürüyecek ayağım, tutacak elim,
Yaşadıklarımız, silinecek gibi değil ki.
Şimdi sen söyle bayram, biz nasıl sevinelim.
Sendin Sevdiklerimizi bir araya getiren,
Kolonyayı tutup şekeri ikram eden,
Zili çalıp şeker isteyen çocuk sen.
Şimdi ne zili çalan bir çocuk ne de çalınan bir kapı yok.
Güzel günler senin yerin, yok ki, artık git bayram!
Görmüyor musun?
Boylu boyunca yatanları,
Sevdiklerinin ağıt sesleri ile karşılayanları,
Ne duruyorsun git bayram,
Artık sana göre değil burası!
Bedenimiz yaşamakta yalnız, ruhumuz enkazda,
Bize keder oturmuş karanlıklar ortasında,
Nasıl oldu bilemedik, bir an enkaz altında ezildik.
Evet, yaşayanlar da var yalnız, biz ölü gibiyiz.
Kederdeyiz, derin boşluklarda yüzmekteyiz.
Eski günlerimiz geri gelirse, seni o zaman bekleriz.
Yok, artık git bayram, biz seni böyle sevemeyiz.