Ölçü, sözlükte dikkatli, adil, hassas ve düşünceli olmak olarak tanımlanır.
Ölçülü olmak; duygu, düşünce ve davranışlarda dengeli ve kontrollü olarak yaşama halidir.
Ölçü kavramı, yaşantımızda olmazsa olmazlarımızdan olup ölçünün ne olduğunu iyi bilenlerden ama çoğu zaman ölçünün miktarını ayarlayamayanlardanız. Hayat, ölçünün ayarını ne fazla ne eksik kabul etmez, o ölçüyü bulup ayarlaman gerekli ve davranışı kontrollü sergilemeli. Yaratılışın dengesini sağlayan ölçüdür. Ölçüyü, bilimde, dinde, ahlakta, yeryüzünde, gökyüzünde yani hayatımızın her alanında varlığından söz edebildiğimiz gibi yokluğunu da düşünemeyiz.
Gökyüzündeki ve yeryüzündeki dengenin, gezegenlerin arasındaki mesafenin dünyanın kendi etrafında ve Güneş etrafında standart ölçüsü ile hareket etmesi, gecenin ve gündüzün kontrollü oluşmasıyla düzeni görmekteyiz. Bize binbir çeşit fayda sağlayan dünyanın mucizelerinden Güneşimiz hakkında Hz. Mevlana "Bir saman çöpü bir dağı kaldıramaz. Dünyayı aydınlatan güneş, birazcık yaklaşsa her şey yanar gider" sözlerini sarfetmiş. Yakmamak için kendi standart çizgisini aşmayan güneş.
Bütün bu güzellikler bize, kâinatın belli bir düzen ve intizam içinde olduğunu göstermektedir. Kâinat bir ölçü üzerine kurulu ise insan da kâinatın bir parçası olduğuna göre denge kâinat için ne kadar önemliyse insanın ölçüsü de o kadar önemlidir.
Kâinatta maddeler arasında denge olduğu gibi insan vücudunun da her hücresi denge içerisindedir. Ölçünün aşılması durumunda hücreler, organları işlevsiz hale gelir. Vücutta da olması gereken besinlerin limiti, alınan nefesin, verilen nefesin standart ölçüsünü ayarlaması, Kalpteki ritim ölçüsü ya çok ya fazla atarsa, vücudun dengesini bozabildiği gibi insanın da ahlaki tutumları, duyguları, davranışlarının ölçüsü de o denli önemli. İtidal( aşırı olmama) yolunda değil, kendini ifrata ( aşırı abartmak) kaptırdığında kontrolsüz ilerleyişinin cezasını hem bedeni hem ruhunun incindiğini fark edecektir. Bununla birlikte kişinin olayları yanlış yorumlamasına ve hata yapmasına neden olabilir. Aşırılık, maddi yıkımla sonuçlanacağı gibi, ruhen de göçük altında kalmama adına her şeyi kararınca olması daha güzel değil mi?
Davranışlarında ölçülü olanlar, pek az hata yaparlar.(Confucius)
İnsanların bedenleri birbirinden farklıdır, her insana aynı beden teklif edilmez. Kimi S, kimi M, kimileri de L. Her ölçü her alanın her nesnesine uygulanmaz. Bir terzinin, aldığı ölçüyü doğru ayarlayamaması ya da aynı ölçüyü her müşterisine göre kesim yapması, gereksiz yere çok para harcayanların cömert ile değil savurganlıkla anılması, hiç para harcamadan gününü tamamlayanları tutumlu değil cimri olarak anılması gibi. Bu durum ise; Kuranı Kerimde “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır'' (Furkân 25/67) şeklinde ifade edilmiştir.
Ölçülü insan, nefsine hâkimdir, kulaktan dolmalara, kişiyi tahrik edecek sözlere hem kulağı hem gözü kapalıdır. Çünkü davranışlarında kararlı ve dengeli olduğundan kendi kendisini ayarlamayı vazife edinmiş, ömrünün sonuna kadar kendisine söz geçirmek için uğraşan, asla pes etmeyen şahsiyet sahibidir.
Duygularımızdaki aşırı sevginin gözü kör, kulağı sağır edebileceği gibi vakitsiz ve şartları uygun olmayan sevgiye de meşru karşılamaz.'' Evet veya hayır cevabını seçtiği uygun kelimelerle karşı tarafa sunarken ne incinir ne incitir.'' Överken de eleştirirken de dengelidir.
Davranışlarımızda, yumuşak olduğumuzda ezilme riski, sert olduğumuzda kırılma riski taşıyabiliriz. Ölçüyü yakaladığımızda, savaştığımız kontrolsüz duygularımızdan zafer kazanarak bir kahraman olabiliriz. Aslında ölçü sabır ve tahammüldür de diyebiliriz.
İbn Miskeveyhin ölçü hakkındaki görüşü, akıllı kimsenin ilk görevi kendisine karşı ölçülü ve dengeli olmaktır. Ancak ona göre bu kolay değildir. Çünkü birtakım şehvet ve şerefler nefsi belli bir yöne çeker. Eğer bütün bu güçleri akıl yönetirse onlar düzene girer ve çokluktan meydana gelen düzensizlik ortadan kalkar.
Denge, ne yetersiz ne aşırı bunun tam ortası, bir terazinin kefeleri ne aşırı ağır ne hafif... eşitliği yakalamak için iki kefede ortasını bulacak işte o zaman alanda razı verende razı olacak. Haksızlığa razılığın olmadığı gibi, haksızlıkta yapmaya razı olmayacak! O zaman razı olmanın başrolünü oynayan standart ölçüdür diyebiliriz. İnsan istesin bütün ölçüler ona köledir yeter ki kontrol ayarlarını bilinçsizce oynamasın! Kaliteli bilinçle oyalansın!
O halde orantıyı ayarlamak için karışıklığın önüne geçebilmek için standart ölçüyü ayarlamak gerekmez mi? Ya da standart ölçü her alanda gerekli mi?
Standart nedir?
Standart kelimesinin TDK sözlük anlamı; sıfat olarak, belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış, belirli ölçülere, yasaya, kullanıma uygun olan, örnek veya temel olarak alınabilen, tek biçim olarak verilmektedir. İsim olarrak ise bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bir bütçenin para miktarını belirlemek için konulmuş kural olarak geçmektedir.
Standart kavramını, hayatımıza hızlı bir şekilde giriş yapıp, rahatlıkla ve sıklıkla günlük hayatta kullandığımız öne çıkan sözlükler arasında görmekteyiz.Örneğin; ekonomide standart, yaşamda standart, standart insan, standart eğitim, standart dil, standart din, standart kadın… Birçok yerde kendini gösterip kabul ettirmiştir. Temelinde standart, bir şeyi yapmak için kararlaştırılan yoldur. Öyleyse öne çıkan sözcüklerden ‘’Standart din‘’ i kısaca ele alalım:
‘’Doğru ve temiz işler hep ölçülü ve ağırbaşlıdır, ölçü olmayan yerde kavga, gürültü ve haksızlık vardır’’ (Montaigne).
Kişi, dinde bir hakikati arar bu inancı uğruna birçok yol keşfeder ama gerçek bir tanedir. Her yolu ölçmek güçlük getirir. Eğer insan; düzen, ahenk, kararında bir yol arıyorsa tek yolda sabit olmak insanı güçlendirir. O yüzden birçok yoldan bir yolu seçmesi çok daha iyidir. Seçtiği yolda tek hakikat onu beklemektedir. İşte bu yol, belirli ölçüsü ve belirli yasası, tek biçim olan o standart yoldur. Bulduğu standart yolunda her şeyi kontrol etmek çok daha kolay olup ne karışıklığa izin verir ne de bulanıklığa izin verir her şey kontroldedir.
Bütün dini inanışlarda ibadetlerin günleri, ibadetlerin miktarı, konulmuş kuralları hepsi aynı.. Herkes kendi coğrafyasına göre dini kuralları ayarlarsa o vakit karışıklığa sebep olur. Buna binaen standart kurallar gerekli değil midir? O halde Tanrı, düzeni sağlamak için belirlediği standart kurallarını; denge sağlansın diye kurmuştur. Birgün ibadet edip günlerce ibadet etmemesi dengesizliktir. Bu durumda standart ölçüsünü uygulamak gereklidir.. Standart ölçüye uyularak hem birey hem toplum faydasını görecektir.
Ölçü kaçınca, en tatlı şeyler en tatsız olur.(Demokritos)
Tatlı hayat için ölçülü yaşamı seçin!
SEVGİYLE KALIN.