Bir Bizans Kadını: İmparatoriçe Theodora
MS 6. Yüzyılın ilk yarısında altın çağı yaşayan Doğu Roma İmparatorluğu o yıllarda dünyanın en güçlü adamı Justinianus tarihi şekillendirdiği gibi yoksulluğun içinde olan geçimini sağlamak adına köleler ve hayat kadını sınıfında değerlendirilen oyunculuk mesleği olan eşi Theodora ile birlikteliğiyle çok ilgi çekmektedir. Siyasi zekâsıyla Bizans tarihinde en güçlü kadını olmayı başaran Theodora’nın geçmişi dönemin insanları tarafından saygın görülmemesine rağmen Ortodoks olan Justinianus, monofizik doktrini benimseyen Theodora’nın güzelliği ve üstün zekâsından etkilenerek onunla evlendi. Bizans’ta siyasi meseleleri ustalıkla çözen Theodora devlet işlerinde etkin bir kişiye sahip olmayı başardı. Hatta çıkarılan çoğu yasalarda ismi yer alıyordu. Theodora kendisinin geçmişteki mecburi kalarak yaşadıkları kadına verilmeyen değerin acısını çekmiş olmalı ki kendisine yaşattıkları acımasız hayatı başka kadınlara yaşatmamaları için kadın hakları konusunda büyük adımlar attı. Kadınları zorla fuhuşa zorlamanın suç sayılacağı yasa getirdi. Kaçırılma ve tecavüz suçlarına ölüm cezası getirerek tüm kadınları koruma altına alan kanunla yanı sıra boşanma ve mal paylaşımında da kadın haklarını koruyan yasalar çıkardı. Theodora’nın bu yasaları çıkartarak kadın haklarını tanıyan ilk kişi olarak da bilinir. Sefalet içinde gençliğini geçim sıkıntısı içinde mücadele ile geçen kraliyet zamanında isyancılara karşı Justinianus’a güçlü konuşmasıyla büyük cesaret veren ve onun kararlılığıyla bastırılan isyan ve şimdilerde ise Ayasofya’nın gücünü bir kadına borçlu olduğumuzu görebilmekteyiz.
Ve Kadın: Cahiliye Dönemi
İslam’dan önce câhiliyye dönemi olarak bildiğimiz Araplar arasında en çok eleştirilen uygulamalardan biri olan kız çocuklarının diri diri gömülerek öldürülmesidir. Çocukları erkek doğduğunda sevinip kız doğduğunda kahra bürünen bu toplumu Kuranı Kerim Nahl (58) suresinde ”Onlardan birine bir kız çocuğunun dünyaya geldiği müjdelense, üzüntüden yüzü kapkara kesilir, içi öfkeyle dolup taşar” şeklinde bahsedilmektedir. Kız çocukları ailesine ve kabilesine koca bir yük olarak görülür ve utanç kaynağı olarak bakılırdı. Kız çocuğuna sahip olan baba bulunduğu toplumda ayıplanayacağından dolayı gizlenirdi. Bazı rivayetlerde kızını öldürmek isteyen kimsenin iki yöntemden birini uyguladığını nakledilmektedir. Birinci yöntemde doğan kız çocuğu doğar doğmaz çukura atılır ve üstü kapatılırdı. İkinci yöntem ise kız çocuğu altı yaşına geldiğinde babası güzel kıyafetlerinin giydirilmesini emredip kazmış olduğu çukura “Bak şunun içine“ diyerek çukura eğilen kız çocuğunu iteleyerek toprak yığardı. Araplar arasında bu uygulamanın yaygın olup olmadığı ve uygulama sebeplerinin üzerinde duracak değilim. Hangi gerekçe olursa olsun bu utanç verici vahşi uygulamanın ne sebebi ne de izahı olmayıp hiçbir haklılık yanı da bulunmamaktadır.Bu dönemdeki sadece cinsel obje olarak görülen kadın bazı istisnalar hariç eşyadan bile daha aşağı bir yaratık olarak görülürken bir erkek yüzden fazla kadınla birlikte olma cüretini kendinde bulabilmekteydi. Kadına hiçbir şekilde mirastan pay verilmediği gibi kadın ticareti oldukça yaygın ve aptalca nikâh çeşitleri mevcuttu. Savaşta esir düşen kadınları köle olarak satışa sunulurdu. İslamiyet’in gelmesiyle kadınlar hakkında ayetlerde nikâh, mehir, miras, talak ve nafaka gibi birçok haklar tanınarak teminat altına alınmış oldu.
Ve Cumhuriyet Kadını
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ‘’Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” sözüyle kadını taktir etmekle kalmayıp kadına verdiği önemi bir dizi yasa ile medeni haklar sayesinde kadını değerli varlık kılmıştır. 1930 yılından itibaren belediye seçimlerine katılma hakkı, köylerde muhtar olma hakkı, millet vekili seçme ve seçilme hakkı, miras ve mülkiyet hakkı, kız çocuklarına eğitim hakkı verilmiştir. Eğitimle beraber kadınların iş hayatına katılması teşvik edilerek çeşitli mesleklerde çalışma hakkına sahip olmaları sağlanmıştır..
Ve Bugün Kadın
Yaşadığımız modern çağda kadına verilen değerle geçmiş tarihlerdeki durumu kıyaslayalım. Seçme seçilme hakkı, eğitim hakkı, miras hakkı ve daha birçok medeni hakların verilmesiyle birçok yönden olumlu değişimler olmuştur. Ne de olsa modern ve teknoloji çağında yaşıyoruz, eski çağlarda yaşanan durumlardan ders alıp bazışeyleri anlamış ve aşmış olmamız, ilerleme gösterebilmemiz lazım öyle değil mi? Fakat ne yazık ki kadının alınyazısı bu çağda da değişmemiş, biyolojik farklar bahane edilerek erkeklerin üstün olmalarını ileri sürmesiyle insanoğlunun süregelen cahilliği önümüze seriliyor. Güçlü olan erkek, zayıf rolü yine kadına verilmiştir.” Erkek adamın erkek çocuğu olur” cümlelerini ne yazık ki hala duymaktayız. Ne acıdır ki erkek; kendisini doğuranın bir kadın olduğunu evladını doğuranın da eninde sonunda bir kadın olacağını idrak edememiştir.
Kadın ticareti Bizans Dönemi ve cahiliye devrinde olduğu gibi günümüzde de devam etmekte, kadınlar zorla fuhşa sürülmekte. Tecavüz olayları fazlasıyla devam etmekte. Cahiliye döneminde sayısı belli olmayacak kadar kadınla birliktelik günümüzde ise tek resmi evlilik olmakla birlikte sayısını bilemediğim aldatma durumlarına rastlanmakta. Peki, miras konusuna geldiğimizde hala kız çocuklarına miras payı vermeyenleri çokça duymaktayız. Öte yandan kınadığımız cahiliye dönemini görüp göremediğimiz kadarıyla geride bırakmış durumda gibiyiz. Görülüyor ki kadını değersizleştirme dün nasılsa bugün de isim değişikliğiyle benzerlik gösteriyor değil mi?
Tarih boyunca dünya genelinde kadın hep ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmıştır. Neredeyse her gün kadın cinayetleri şehrin merkezinde sur tepelerinde başı gövdeden ayırarak bedeni parçalayıp vahşiliğini göstermekten çekinmeyen; genç kızlarımıza, küçük kız çocuklarımıza taciz, istismar, tecavüz eden, kendi halinde yürüyen kadını rahatsız etmekten sakınmayan, küçük kız çocuğunu kendi zevki için öldürüp torbaya koyarak dere kenarında saklayan bu canileri her gün duyar gibiyiz. Babanın kızına, dedenin gelinine tecavüz etmemesi için ne zaman uyutulma emri verilecek, ne zaman bu çirkin olaylara son vermek için yasalar ağırlaştırılarak kapsamlı ve caydırıcı yasaklar oluşturulacak? Hala neyi beklemekteyiz? Kadınlara acı çektirip yaşama hakkı vermeyenlere sağlam ip güzel çözüm değil mi?
Ve sonuç
Günümüze kadar belli dönemlerde kız erkek cinsiyet ayrımı şüphesiz yapılmış, kadınlara ve kız çocuklarına adil olmayan tutumlarla kötü muamelelerde bulunulmuştur. Oysaki kadın; zarif düşünen, narin olan, çok yönlü düşünerek meseleleri her boyutuyla görebilen, zekası ile öne çıkarken her yükü taşıyarak gücünü gösteren, herkese kol kanat gererek yürüyebilendir. Kadın; annedir, abladır, teyzedir. Kadın kadındır. Sırf bu bile saygı duymak için yeter. İnsanlığın var olmasının temel nedenini oluşturan topluma insanlık yetiştirendir kadın... Artık öğrenilsin ve öğretilsin kadına dokunulamaz!