Katsayısı Mağduriyeti ve 28 Şubat
1999 yılında tüm meslek liselerinde ÖSS ile birlikte uygulanmaya başlayan sınav sistemi mağduriyetinin yaşandığı, hayallerin yerle bir olduğu, zamanına damga vuran unutulmayacak tarih 28 Şubat. Bu süreç içinde alınan kararlar çerçevesinde birçok dalda mesleki eğitim gören meslek lisesi öğrencileri ile diğer lise öğrencileri arasında ayrım yaparak aynı sınava tabi olmasına rağmen farklı puanlama sistemine maruz kalan; ticaret, sağlık, adalet, radyo televizyon, imam hatip gibi meslek lisesi öğrencilerinin üniversite sınavında kendi alanlarında derece yapmış olsalar da istedikleri bölümü kat sayısı engelinden dolayı seçemeyen, istediği bölüme yerleşemeyen birçok genç ya farklı meslek seçmek zorunda bırakıldı ya Türkiye dışında eğitim almaya başladı ya da eğitimini sonlandırmak zorunda kaldı. Kamuoyunda sadece imam hatip mağduriyeti, başörtü mağduriyeti olarak bilinse de bu mağduriyet birçok alanda eğitim gören on binlerce gencin emek ve hayallerinin infaz edilmesine yol açtı.
28 Şubat mağduriyeti, YÖK Genel Kurulu’nun 1 Aralık 2011 tarihinde katsayısının her aday için 0,12 olarak uygulanmasını kararlaştırarak farklı katsayısı uygulamasını kaldırıldı. 2012 yılından itibaren üniversitelere öğrenci yerleştirme sisteminde adaylara eşit katsayılar uygulanmaya başlandı. Böylelikle on yılı aşkın süren katsayısı mağduriyetine son verildi. Yıkılan hayallerini tekrar yeşertmek isteyenler için bir umut doğsa da koca bir zaman geçip gitmişti. Bu süreci farklı şartlar altında olsa da tekrar mesleğine dönen veya hâlâ mesleğine kavuşmak için çabalayan hayat hikâyelerinde görebilmekteyiz.
Mağduriyetler bitti demek istesek de maalesef her dönemde farklı mağduriyetler devam etmekte.
-
Soruların çalınması, sınavların iptal edilmesi, yanlış hazırlanan soru iptalleri ile sıralaması gerileyerek kontenjan dışında kalanların mağduriyeti.
-
17 Eylül 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan düzenleme ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kur’an Kurslarında eğitim-öğretim döneminde valilik veya kaymakamlık onayı ile fahrî veya ek ders ücreti karşılığında görev yapanların Kur’an Kursu Öğreticiliği memurluk şartı KPSS puanı olmadan direkt ataması gerçekleşen, hatta olduğu ilde görev yapma imkânı da sunan, sadece 8 ay görev yapanların sözleşmeli imam-hatip ve Kur'an kursu öğreticisi atamaları gerçekleşti. Fahri görevi almak için bütün belgelerine sahip olduğu halde fahri görevi bile verilmeyen, KPSS şartları taşımasına rağmen, yeterliliğe sahip, hatta hafız olanlar bile bu iş ayrıcalığının dışında kalarak mağduriyeti yaşadı.
-
Bakanlığa bağlı resmi eğitim kurumlarında 1/12/2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2017 yılı Kamu Personel Seçme Sınavında atanacağı alan için 50 ve üzerinde puan alan ve 5 yıl ek ders ücreti karşılığında görev yapan mülakata çağrılarak 5 bin sözleşmeli öğretmenin ataması gerçekleşti. 540 gün sigorta primini dolduramayan ek ders ücreti karşılığında görev verilmeyen, yeterli sayıda KPSS puanı alan 657 için bütün şartları taşımasına rağmen üstelik yüksek lisansını tamamladığı halde ayrıcalık dışında kalan öğretmenlerimiz bu mağduriyete baka kaldı.
-
Bugünlerde ise kamuoyunun gündeminde olan ÖSYM 2025 sınav takviminin yayınlanmasıyla beraber KPSS’den MEB AGS (Akademi Giriş Sınavı) sınav değişikliği ile yenilik getirildi. Bu yenilikte sınava hazırlanan öğrencilerin KPSS sınavı için aldığı kitaplar, dershaneye gidip yapılan masraflar, çevrimiçi eğitim ders paketleri alan öğretmenlerin ve öğrencilerin elinde patladı. Yenilikler mağduriyet içermediği sürece her daim aydınlıktır.
MEB Akademiye Giriş Sınavının alanlardaki bilgi ve yeterlilikleri ölçmeye yönelik olacağı bilgisinin en güzel tarafı mülakatın kaldırılmasıdır.
Ve Mülakat Mağduriyeti…
”Mülakat puanından dolayı kontenjan dışı bırakıldım.”
2012 yılında mezun olan bir Biyoloji öğretmeni şunları diyor…
“Biyoloji Öğretmenliği Bölümü'ne verilen kontenjan sayısı 176 ve ben bu kontenjan sınırlarının içindeyim. Ancak mülakatlarda her şehirde farklı puanlama uygulandığı için ben kontenjan dışı bırakıldım. Psikolojik olarak büyük sorunlar içerisindeyiz. Yaklaşık 2 yıldır atama bekliyoruz ve üstüne bir de bu mülakat puanları sonucunda KPSS sıralamalarımız hiçe sayıldığı için çok kötü durumdayız”.
Edebiyat öğretmeni Tuğba Sağır da dertli…
"Branşımda 41 bin aday içerisinden 724. oldum. Benim puanım da yuvarlandığı ve 0,73 puan verildiği için benim şu an sıralamam 1102. Kontenjan dışıyım. Kocaeli’nde mülakata girdim. Kocaeli’nde 7. Komisyon’da mülakata giren her adayın puanını yuvarladılar. Ben 7. Komisyon’un kurbanıyım. Eğer ben 5. Komisyon’da sınava girseydim belki de 5-6 puan alacaktım. Benim suçum ne? Ben ders çalışmak için çocuğumun eline telefon verdim. Ben bu şekilde sınavı kazandım, sabrettim. Neden eleniyorum? Beni neden eliyorsunuz? Bu çok büyük bir haksızlık."
Mağduriyet yaşayan öğretmenlerimizin sözlerinden anlaşılıyor ki her komisyonun keyfine bağlı puanlama sistemi ile birçok öğretmenimizin atanma hayalini cehenneme çeviren mülakat mağduriyetine şahit oluyoruz.
Sonuç...
Bu durum hakkında yazmak ve konuşmak kolay gözüküyor ne de olsa uzaktan davulun sesi hoş gelir değil mi?
Bir de o sınavlara hazırlanan öğrencilerin ve öğretmenlerin hangi şartlar altında hazırlandıklarını düşünelim. Saatlerce masa başında ders çalışarak gökyüzüne bakmaya fırsat bulamayanların emek ve hayallerinin yok olması nasıl kabul edilebilir?
Hem maddi hem manevi zorluk ve aile içerisinde yaşanılan çöküntüler nasıl kolayca atlatılabilir?
Hayaller yok edilerek aydınlık bir gelecek gerçekleşemez.
Görüldüğü gibi her dönemde yine hayatların ve hayallerin infazı gerçekleşmekte. Yaşamımızda Polyanna’cılık oyununa yer verilse de bizler sunulan şartları taşıdığımız sürece umut var demektir.
Umudun bitmesi en yıkıcı mağduriyettir. Bizim umudumuz hiç kimsenin din, dil, ırk ve siyasi görüşü ayırt edilmeksizin adam kayırma olmadan liyakat mağduriyeti yaşanmamasıdır.
Sevgiyle kalın…