Sıradan konuşmalarımızda kullandığımız şekliyle kültür, kapsam açısından karmaşık yönleri kapsadığı için çok sınırlı bir anlamda kullanılmaktadır. Kültürü karmaşık yapan şey ait olduğu toplumun öğrenilmiş ve paylaşılan davranışlarının, inançlarının, uygulamalarının, kurumlarının tümünü içine almasıdır. O topluluğun yaratmış olduğu, kullandığı tüm maddi ve maddi olmayan unsurlar kültürün içinde yer almaktadır.
İnsan tarafından oluşturulan somut ve soyut her ürün kültür olarak değerlendirilir. İnsanın elinden çıkmış her şeye kültür demek yanlış olmaz.
Toplumda var olan ürünler doğal veya biyolojik olarak meydana gelmiş ise kültür içinde yer almaz. Bir başka ifade ile insanın kendisinin yarattığı ve toplum içinde var olan ve toplum tarafınsan kullanılan insan ürünü somut ve soyut her şey kültürdür.
Kıyafet, yemek, yapılar gibi eserler somut kültür unsurlarını oluştururken bilgi, hukuk, inanç, ahlak, gelenekler, tarihi değerler, toplumsal değerler, el işçiliği, maniler, şarkılar gibi unsurlar soyut kültür unsurlarını oluşturmaktadır. Kültür, insanın ayırt edici özelliğidir.
Biyolojik olarak doğada hayatta kalmasını sağlayacak güçlü donanımları olmayan, doğduğunda bir başkasına muhtaç olan insan kültür sayesinde hayatta kalmayı başarabilmiştir.
Kültür kavramı pek çok şekilde tanımlanmıştır ancak kültürün en çok kabul gören tanımlarından biri İngiliz antropolog Edward. B. Tylor (1832-1917) tarafından geliştirilen tanımdır. Bu tanım temel olarak kültürü, bir kişinin bir grubun üyesi olarak edindiği tüm alışkanlıklar ve yeteneklerle eşitlemektedir. Kültürün önemli özellikleri, kültürün her şeyi kuşatmasıdır. Kültür sosyal olarak öğrenilir.
Kültür ile uygarlık denktir. Kültür toplumun üyesi olarak, insan türünün öğrendiği, edindiği, bilgi, sanat, gelenek, görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.
Kültürsüz bir toplum, kültürsüz birey yoktur. En küçüğünden en geniş ölçeklisine her toplum, fiziksel ve toplumsal çevresiyle baş etmesini ve sürekliliğini sağlamaya yönelik donanımları biçimlendirmiştir.
Kültür bir anda sahip olunan bir şey değildir. Tüm bireyler içine doğdukları toplumun kültürü içerisinde yetişir ve onu içselleştirirler.
Bütün insanlar kültürlüdür. Toplumlar arasında kültürel üstünlük veya aşağılık yoktur.
Toplumu oluşturan tüm bireyler bir dereceye kadar kendi kültürel değer ve normlarını daha iyi ve bir ölçüde normal veya doğal olarak görme eğilimindedir. Bu durum etnik merkezcilik olarak adlandırılmaktadır.
Her kültürel özelliğin kendi bağlamında anlaşılması gerektiği düşüncesi de kültürel görecelik olarak bilinmektedir.
Diğer yandan, bazı kültürel inanç ve uygulamalar tüm insan gruplarında bulunduğu için evrensel iken sadece birkaç insan grubuyla sınırlı kalan özel nitelik taşıyanlar da vardır.