Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Dr. Mehmet ŞAHİN
Köşe Yazarı
Dr. Mehmet ŞAHİN
 

Nabza Göre Şerbet ve Prof. Dr. Oytun ERBAŞ

2 Şubat 2025 tarihinde Sabah Gazetesinde “Bilim dünyasında monşerlerin vesayeti var” başlılığı ile çıkan yazıyı okudum. Prof. Dr. Oytun Erbaş’ın bu yazıda yaptığı tespitlerine katılmamak mümkün değil. Bir tarafta kendi dışkısını yiyen ve bunu bilim adına yaptığını söyleyen birisi baş tacı yapılırken diğer tarafta Ödemiş'te bir yörük ailenin evladı olan Oytun Hoca eleştiri bombardımanına tutuluyor. Neden mi? Maalesef bu nedenin arkasında yine toplumuzun maruz bırakıldığı aşağılık kompleksi var. Birisi sıradan bir aileden çıkan bir bilim adamı iken diğeri monşer nitelemesine yakışan elit bir aileden gelmiştir. Hem elit hem de zengin bir aile geçmişi olan biri ile sıradan bir yörük ailesinden çıkan birisi bir olur mu? Toplumumuzda hâkim olan “Ev danasından öküz olmaz” bakışı, kendi içinden çıkan sıradan bir bilim adamına hala “dana” olarak bakmasıdır. Birisi, içine doğduğu statünün verdiği üstünlük ve özgüvenle konuşurken, diğeri içinde yaşadığı toplumun anlayacağı bir üslupla, kendi bilgisinin ve çalışmasının verdiği özgüvenle konuşmaktadır. Birisi üst düzey bilim adamı olarak değerlendirilirken diğeri eleştiri yağmuruna tutuluyor. Hatta bazı “yapay monşörler” dalga geçen bir eda ile eleştiriyorlar. Oytun Hoca halkın dili ile ve halkın anlayacağı şekilde açıklamalar yaptığı için ve bu nedenle ne dediği anlaşıldığı için halktan biri olarak görülmektedir. Oysa bizim toplumun genel algısına göre, bilim adamı ne dediği anlaşılmayan ve bu nedenle bilimsel terminoloji kullanarak bilimsel konuşan biri olmalıdır. Ne kadar anlaşılmaz ve ne olduğu sadece alan uzmanları tarafından bilinebilecek terminoloji kullanırsa, o kadar bilimsel derinliğe sahiptir. Zira toplumun genel algısına göre bilinmeyen ve anlaşılmayan bir şey gizemlidir ve sadece bu nedenle değer verilir. Peki bu durumda yapılan eleştirilere nasıl mukavemet göstermeli? Sıradan konuşmak ve nabza göre şerbet vermek sorunu çözer mi? Nabza göre şerbet vermek tüm problemleri çözer. Maalesef günümüz yöneticilerinin ve politikacılarının temel ilkesi nabza göre şerbet vermek ilkesi haline gelmiştir. Zira, Oytun Hocanın da dediği gibi, böyle yaparsanız “Seveniniz artar, kızanınız azalır.” Nabza göre şerbet vermek ahlak problemi değil mi? İster bilim adamı deyin ister ilim adamı deyin isterse de alim deyin, öncelikli olarak ahlaklı olmak zorundadır. Ahlak terimini dini bir terim olarak görürseniz buna etik de diyebilirsiniz. Bilim adamının öncelikli olarak etik yani kredibilitesi olması gerekir. Bir başka deyişle “elinden ve dilinden emin olunan” bir kişiliğe sahip olması gerekir. Söyledikleri ile yaptıkları arasındaki uyum, güvenilirlik durumunu belirler. Dürüst bir insan asla nabza göre şerbet vermez. Hele bu bir bilim adamı ise asla ve asla “şerbet” kullanmaz. Bu ancak yalakalığı kişilik haline getirenlerin yapacağı bir şeydir. Yalakalık kendi içinde yalancılığı barındırır. Ve yalaka aynı zamanda yalancıdır. Bu nedenle nabza göre şerbet veren bir bilim adamı, ilim adamı veya idari yetkili kişi “yalancı” birdir. Her koşulda doğruyu söyleyen birinin illaki bilim adamı veya alim olması gerekmez. Her insanın kendisinden emin olunan bir kişiliğe sahip olması gerekir. Toplumu oluşturan her insan kendisinden emin olunan kişi olursa, herkes kendini emniyette bulur. Böyle olduğu zaman da herkes “emin” unvanını hakeder. Oytun Hoca gibi elinden ve dilinden çıkanlar uyumlu olan ve toplum için, halk için hayırlı işler yapan insanlara ihtiyacımız var. Oytun Hocanın akademik çevreden bir akademisyen olarak doğru ve hayırlı olduğunu düşündüğü şeyleri eğip bükmeden, şerbet kaygısı taşımadan herkesin anlayacağı biçimde çekinmeden dile getirmesi, takdir edilecek bir tutum ve davranıştır. Ah keşke! Ah keşke! Kendim de dahil her akademisyen böyle yapabilse! Korkmadan, çekinmeden, iftiraya ve şantaja maruz kalma korkusu olmadan ele ve dile gelebilse! Ah keşke!
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2025 - Pazar
Dr. Mehmet ŞAHİN

Nabza Göre Şerbet ve Prof. Dr. Oytun ERBAŞ

2 Şubat 2025 tarihinde Sabah Gazetesinde “Bilim dünyasında monşerlerin vesayeti var” başlılığı ile çıkan yazıyı okudum. Prof. Dr. Oytun Erbaş’ın bu yazıda yaptığı tespitlerine katılmamak mümkün değil. Bir tarafta kendi dışkısını yiyen ve bunu bilim adına yaptığını söyleyen birisi baş tacı yapılırken diğer tarafta Ödemiş'te bir yörük ailenin evladı olan Oytun Hoca eleştiri bombardımanına tutuluyor. Neden mi?

Maalesef bu nedenin arkasında yine toplumuzun maruz bırakıldığı aşağılık kompleksi var. Birisi sıradan bir aileden çıkan bir bilim adamı iken diğeri monşer nitelemesine yakışan elit bir aileden gelmiştir. Hem elit hem de zengin bir aile geçmişi olan biri ile sıradan bir yörük ailesinden çıkan birisi bir olur mu?

Toplumumuzda hâkim olan “Ev danasından öküz olmaz” bakışı, kendi içinden çıkan sıradan bir bilim adamına hala “dana” olarak bakmasıdır.

Birisi, içine doğduğu statünün verdiği üstünlük ve özgüvenle konuşurken, diğeri içinde yaşadığı toplumun anlayacağı bir üslupla, kendi bilgisinin ve çalışmasının verdiği özgüvenle konuşmaktadır.

Birisi üst düzey bilim adamı olarak değerlendirilirken diğeri eleştiri yağmuruna tutuluyor. Hatta bazı “yapay monşörler” dalga geçen bir eda ile eleştiriyorlar.

Oytun Hoca halkın dili ile ve halkın anlayacağı şekilde açıklamalar yaptığı için ve bu nedenle ne dediği anlaşıldığı için halktan biri olarak görülmektedir. Oysa bizim toplumun genel algısına göre, bilim adamı ne dediği anlaşılmayan ve bu nedenle bilimsel terminoloji kullanarak bilimsel konuşan biri olmalıdır. Ne kadar anlaşılmaz ve ne olduğu sadece alan uzmanları tarafından bilinebilecek terminoloji kullanırsa, o kadar bilimsel derinliğe sahiptir. Zira toplumun genel algısına göre bilinmeyen ve anlaşılmayan bir şey gizemlidir ve sadece bu nedenle değer verilir.

Peki bu durumda yapılan eleştirilere nasıl mukavemet göstermeli?

Sıradan konuşmak ve nabza göre şerbet vermek sorunu çözer mi?

Nabza göre şerbet vermek tüm problemleri çözer. Maalesef günümüz yöneticilerinin ve politikacılarının temel ilkesi nabza göre şerbet vermek ilkesi haline gelmiştir. Zira, Oytun Hocanın da dediği gibi, böyle yaparsanız “Seveniniz artar, kızanınız azalır.”

Nabza göre şerbet vermek ahlak problemi değil mi?

İster bilim adamı deyin ister ilim adamı deyin isterse de alim deyin, öncelikli olarak ahlaklı olmak zorundadır. Ahlak terimini dini bir terim olarak görürseniz buna etik de diyebilirsiniz. Bilim adamının öncelikli olarak etik yani kredibilitesi olması gerekir. Bir başka deyişle “elinden ve dilinden emin olunan” bir kişiliğe sahip olması gerekir. Söyledikleri ile yaptıkları arasındaki uyum, güvenilirlik durumunu belirler.

Dürüst bir insan asla nabza göre şerbet vermez. Hele bu bir bilim adamı ise asla ve asla “şerbet” kullanmaz. Bu ancak yalakalığı kişilik haline getirenlerin yapacağı bir şeydir. Yalakalık kendi içinde yalancılığı barındırır. Ve yalaka aynı zamanda yalancıdır.

Bu nedenle nabza göre şerbet veren bir bilim adamı, ilim adamı veya idari yetkili kişi “yalancı” birdir.

Her koşulda doğruyu söyleyen birinin illaki bilim adamı veya alim olması gerekmez. Her insanın kendisinden emin olunan bir kişiliğe sahip olması gerekir. Toplumu oluşturan her insan kendisinden emin olunan kişi olursa, herkes kendini emniyette bulur. Böyle olduğu zaman da herkes “emin” unvanını hakeder.

Oytun Hoca gibi elinden ve dilinden çıkanlar uyumlu olan ve toplum için, halk için hayırlı işler yapan insanlara ihtiyacımız var. Oytun Hocanın akademik çevreden bir akademisyen olarak doğru ve hayırlı olduğunu düşündüğü şeyleri eğip bükmeden, şerbet kaygısı taşımadan herkesin anlayacağı biçimde çekinmeden dile getirmesi, takdir edilecek bir tutum ve davranıştır.

Ah keşke! Ah keşke! Kendim de dahil her akademisyen böyle yapabilse!

Korkmadan, çekinmeden, iftiraya ve şantaja maruz kalma korkusu olmadan ele ve dile gelebilse!

Ah keşke!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.